top of page
Ara

YİNE BEN BİR GÜN DÜŞÜNÜRKEN SENİ BULDUM KUM SAATİ

  • Yazarın fotoğrafı: Hande G
    Hande G
  • 26 May 2018
  • 5 dakikada okunur

Kendini bil... Ünlü ve eski bir söz. Ve çok doğru bir söz. Ve biri bana sorsa kendimi biliyor muyum? Kısmen evet, kısmen hayır derdim. Kendimi bilme yolunda ilerliyorum, ilerlemek için çabalıyorum. Dünüme ve bugüne baktığımda kendimin ne kadar değiştiğini, düşüncelerimin nasıl değişime uğradığını görüyorum. Yarın ise ne olacağımı hayal bile edemiyorum. Dünümü ve bugünümü kısmen bilebiliyorum ama yarınımı bilemem. Bildiğimi sandıklarım da bugünkü farkındalığım ile bildiklerimden ibaret. Yarın yine o dündeki aynı ben'e baktığımda bildiklerim başka olacak. Yani o yüzden demem o ki bildiklerim sadece bugünkü biliş seviyemden ibaret, ve ben kendimi daha doğrusu bilebilme, idrak etme kapasitemi arttırabilirsem biliş seviyem nerede ise bilgim de o olacak. Geçmiş, şimdiki zaman ve gelecekte olacaklar hakkında... Ama bu durum şu an bildiğim kadarının yanlış olduğu anlamına gelmez. Kendimi biliyorum ve de bilmiyorum. Sadece kendi bilebildiğim kadar biliyorum. Kapasitemin limitlerini ise bilmiyorum. Bu hakikati asla bilememek gibi bişi aslında. Hakkımda yaşanmış deneyimlerden kaynaklı bir gerçekler var, bu gerçekler dışarıdan bakıldığında göreceli olduğu için ne kadar gerçek dışı görünse de benim için gerçek, ve doğru olan. Ve bu gerçekler zamanla benim için de değişmeye devam ediyor. Yani gerçekler sadece şimdiki zamanda kalıcı. Gerçek denen şeyler değişmez şeyler değil bence. Sadece bakılan perspektifin yansımasından ibaret. Ve gören göz için o an gerçek. Hakikat ise belki de asla ulaşılamayacak yegane şey. Çünkü hakikatın bir tane perspektifi olduğunu sanmıyorum. Çünkü hakikate bakabiliyor olmak demek hakikatı gözlemleyebiliyor olman demek. Ve onu kendinden ayrı bir şey olarak görebiliyor olman demek. Oysa hakikatın yegane kanıtı sensin, benim, biziz. Ben hakikatın bir parçası olarak hakikatın kendisi olan bir başkasına ya da anılarıma yaşadıklarıma bakıp o perspektifi o an gerçek olan olarak düşünebilirim. Ama bu hakikatın sadece miniminnacık ve yegane bir yansıması, vechesinden başka bir şey değildir. O kadar gerçektir, çünkü hakikate aittir ama gerçekler bir sürüdür, ve farklıdır. İşte demek istediğim, ben hakikate aitsem kendimi asla bilemiyeceğim, ama kendim hakkında yeni bir sürü şeyler öğrenmeye devam edebilirim.

Öğrenmek zorundaymışım gibi konuşmak da ne oluyor di mi? İstersem öğrenmek istemeyeyim. Hakikat peşimi bırakmaz. İçinde olduğum bu evren, sistem, galaksi, ve her neler var ise, hakikate karşı gelip o sistemin içinde yokmuş gibi, sadece kendim başı boş gezinemem, hakikat buna izin vermez. Böyle bir özgürlük yok. Özgürlük diye bir şey bu şekilde yok. Çünkü en basiti sen de o sistemin içinden annenin karnından doğdun. Geldiğin yer aynı, herkes gibi. Vücudun aynı diğer insanlar gibi, soluduğun hava aynı aynı tüm canlılar gibi, yaşadığın dünya tek ve aynı tüm var olan maddeler için, ve atomlarımız aynı, hepsi sonuçta aynı proton ve elektronlardan oluşmuş. Ve daha da özünde quark denen cisimciklerden, ve belki de bilemediğimiz daha da küçük cisimlerden. Sen nasıl bu sistemin dışında olduğunu düşünebilirsin ki. Anti madde ve kara delikler bile sistemin dahilinde varlar. Yani herşey birbirine bağlı, bir arada, kısaca bir. Özgürlük dediğin şey de bir olabilmek, biricik olabilmek, kendin olabilmek değil mi. Sen kendini inkar edince özgür olamıyorsun o zaman. O yüzden kendini ne kadar tanırsan o kadar özgür olursun. Ve içinde yaşadığın sistem, mekanizma ve sen içinde nasıl çalışıyorsun, seni neler kontrol ediyor, sürüklüyor, neleri sen idare edebiliyorsun, neleri idare edemiyorsun, görüp görmediğin etkiler neler, bunları öğrenerek, içinde senin rolün ne, katkın ne, bunları öğrendiğinde ve kendini daha iyi tanıdığında, daha çok kendin olabilmeye başladığında yani, o zaman özgürleşmeye başlayabilirsin. İnanıyorum ki hakikatın kendisi olduğun zaman en özgür olursun, tabi ulaşabilirsen.

Peki hakikatın kendisi olabilmek ne demek? Yaratılan var olan her şeye sahip olmak, hakim olmak, tüm gerçeklikleri, perspektifleri bilmek mümkün mü ki? Hakikatın parçaları olmak hakikatten ayrı olmak değil, onun parçası olmak, onun gerçekliklerinden biri olmak ise, aslında zaten hakikatın kendisisin. Tek yapman gereken kendinin varoluşunun farkına varıp hakiki oluşunu kutlamak ve varoluşunun hakkını vermek, hakiki yaşamak. Yaratıldığın hakikatın içinde var olan hakikat gibi hakkını vererek var olmak. Ben hakikatın en üst yaratıcı, herbşeyin yaratıcısı olduğuna inanıyorum. ve bizlerin de O’nun bir parçası olarak yaratılan, yaratıcı varlıklar olduğumuza. Bizim hakikat içindeki ortak en büyük gerçeğimiz bizlerin de yaratıcı olması. Çünkü hakikat yaratsa yaratsa yine kendinden olanı yaratır, kendinden olan da yine kendinden olanı. Mutlak gerçek denen şey desek buna mutlak gerçeğin yarattığı gerçekler yansıması, Hepsi kendi var oluşlarında gerçek, tabiatı icabı hepsi mutlak gerçeğin bir yüzü, parçası. İdrak ettiğim şu ki, hakikat öyle bir şey ki, her şeyde bir yaratıcılık ve başka bir güzel manzara, bir dünya, bir gerçek var. Yaratıcılık o kadar saçılmış ki, aşağı yukarı sağa sola, içeri dışarı, başka boyutlara, hepsi birbirine bağlı, bağlantılı, kocaman bir organizma gibi, ve bölündükçe bölünen yaradılış içinde yaratılışlar gibiyiz. Her yerden yaratıcılık fışkırıyor. Ben böyle bir gerçeği nasıl göremem. Bu yaratıcılık denen şeyin kendim de olduğunu nasıl görmem. Ve benim de yaratabildiğimi. Ve hepsi bir an için gerçekler. Sonra zaman geçiyor ve her şey ölüyor, başka şeyler doğuyor, dönüşüyorlar, manzaralar değişmeye devam ediyor. Sanki araba yolculuğu yapmak gibi. Cam kenarında oturmuş yoldan geçerken manzarayı izlemek gibi. Hepsi gerçek, ve izliyorsun, ama sen ilerledikçe gördüklerin yeni gerçekler var. Bu geçtiğin yerlerin değiştiği veya gerçek olmadığı anlamına gelmiyor. Sadece sen artık başka yerdesin ve gözlerin başka şeyler görüyor. Geçtiğin yerleri belki arkandaki başka bir araba o an görüyor olabilir. Sense yeni manzaraya o an bakarken, geçmişteki manzaralar sadece hafızanda kalıyor. Bilgisi kalıyor sadece. Görsel, sözel, duygusal, nasıl yüklediysen kafana. Zaman geçtikçe kimi bulanıklaşıyor, ayrıntılar siliniyor. Ama bazıları nedense kolay kolay geçmiyor, o anların belki ruha dokunan bir yanı olduğu için, anısı ve yer eden bilgisi daha derin kazındığı için. Ben buna ruha dokunması diyorum. Belki o manzaraya bakarken dinlediğin bir müzik, veya söylenen bir söz, veya o anki duygusal halinle özdeşleştirmiş olman. Kısacası hafıza tekniklerinde kullanılan yöntemi çağrıştıran durum. Yani hem sağ hem sol beynin birlikte kullanıldığı durumlar. Beraber senkronize kullanılarak bilginin daha zor unutulması durumu.

Neden peki böyle? Sol analatik beyinken sağ duygusal beyin. Sol matematiksel iken sağ görsel, duyusal anılar. Bir müzik dinlerken neden dinlediğim şarkının notalarını bilgi olarak almıyorum mesela? Onun yerine genelde duygularıma, ruhuma hitap ediyor. Bende uyandırdığı duygular ise silinmemiş hafızamdaki bilgilere ulaşıyor. Ya da bir resim aynı şekilde. Oysa müzik denen şey matematiksel olarak notaların kombinasyonundan ibaret. Ama demek ki olay seste. Ses dalgalarında. Ya da o resimdeki renklerin yaydığı ışık dalgalarında. Dalgalar. Sağ beyne dokunan dalgalar. Titreşimler...Duygulara ve ruha dokunabilen dalgalar..Gerçeklerin bir kısmı silinirken bir kısmı duygusal olarak zor silinirken bir kısmı da ruha işleniyor olabilir mi? Hakikat hakkında, yol hakkında edindiğim bilgileri ne kadar ruhuma işlersem o kadar derin ve kalıcı olacağı anlamına ve o hakikatin bir parçası olan anlık gerçeği sonsuza kadar yaşatabileceğim anlamına gelir mi ki? Ve ben yol alırken an’lar geçerken her bir gerçeği ve o an’ı ruhumda kalıcı bir bilgi olarak dondursam, ve gezsem gezsem gezsem, ruhum tüm gerçekleri, hakikatın yaratılmış olan gerçeklerini kumsaldaki her bir kum tanesi toplar misali toplayabilir mi? Belki de her bir kum tanesi bir kumsalda değil de kocaman bir kum saatinin içinde zamanın olduğu bir boyutta akıyor olabilir mi?

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Uyan

İyileşmek için önce iyileşmeyi istemek gerek. İstemek demek, hasta olduğunu ya da bir sorun olduğunu kabul etmek demek. Bende sorun yok...

 
 
 
Hayat

Biraz Hakimsen, hakim olmayan birileri dilinin ucundan sonucunda bir açıklama beklerler. Seçim yapmanı isterler. Çünkü gerçeği, doğruyu...

 
 
 
An’ında Gelenler 4

Başkalarının doğrusuna uyarsan eğri ile eğri kalırsın ama sen de o da doğru zannedersin. Sen kendin dışardan koşullanmadan şartsız...

 
 
 

© 2023 by The Artifact. Proudly created with Wix.com

bottom of page