top of page
Ara

İLETİ-ŞİM & İLETİLEMEME-ŞİM

  • Yazarın fotoğrafı: Hande G
    Hande G
  • 22 Eyl 2018
  • 4 dakikada okunur

Farkındalık kazanmak adına dışardan kendime ve başkalarına objektif bir şekilde bakarak günlük hal ve hareketlerimizi gözlemlemeye çalışıyorum. Gördüğüm ve anladığım en büyük hatamız iletişim eksikliği ve sonucunda da yanlış anlaşılmalar. Hatta çoğu zaman insanların birbirlerine iyi niyetle yaptıkları eylemler sırf yanlış anlamalar yüzünden iyilik ve iyi niyet olmaktan çıkıp tam tersine soruna ve kargaşaya neden olabiliyor. Bunu en yakınımızdaki dâhil her bir insan az veya çok seviyelerde mutlaka yapıyor. Çünkü ağzımızdan çıkanı kulağımız duymuyor, kulağımızla dinlediklerimiz duyulmayıp sadece duymak istediklerimiz duyuldu sanılıyor ve hatta bazen insanlar konuşmaya bile tenezzül etmeyebiliyorlar çünkü konuşunca alacağı cevaptan ve tepkiden o kadar emindir, karşı tarafı çok iyi biliyordur kendince. Yani önyargılar devrededir. Zaten o yüzden dinlerken önyargılarımız sayesinde duymak istediklerimizi anlamak istediklerimizi anlar, biri A dese B anlarız. Bu tip yanlış anlamalara sebep olan insanlar özellikle çok kafa içi sesine sahip insanlar bence. Hatta bazılarını aklından her geçeni konuştuğunu sanıp 1 cümle içinden 1 cümle de yüksek sesle konuşup boşluksuz ve net konuştuğunu zannederken, karşı taraf da boşlukları kendi kafasına göre doldurup tamamen farklı bir anlam çıkartır, genelde de işine gelecek şekilde doldurur bilinçsizce. İşleyiş bu şekilde. Peki neden böyleyiz?

  1. Beynimizin algılama şekli boşlukları tamamlama, eksikleri doldurup bir bütün olarak görme yeteneğine sahip. Aslında bu faydalı bir yetenek ama ne yazık ki yanlış kullanıldığında olduğundan farklı anlamlara, özellikle karşılıklı iletişimde neden oluyor.

  2. Zihinlerimiz önyargılarla dolu. Ve maalesef zihnin bir kapatma düğmesi yok. Bu önyargılar yüzünden kafamızın içi gereksiz bilgilerle dolu ve karşılıklı iletişimde dinlerken kelime ve cümle cımbızlama, anlamadığını ve boş kısımları sormak yerine boşlukları kendi kafasına (önyargısına) göre doldurma ve sırf önyargısı yüzünden karşı tarafla iletişime kendini kapatma ve dahası olan şeylerdir. Kafamızın içinde bir gürültü, uğultu varken karşı tarafı nasıl doğru olarak duyabiliriz?

  3. Beynimiz hızlı çalışıyor. Bu iyi bir şey aslında ama doğru bilgi doğru yere gidiyorsa, kurulan bağlantılar sağlıklı ise. Eğer ki gereksiz önyargı yüzünden sabit fikir kalıplarımız var ise duyduklarımızı hemen kafamızdaki kategorilerden birine sokup farkına varmadan beynimiz onu işlemeye başlıyor. Ve karşımızdaki A derken biz onu B olarak etiketlemişiz bile. Ve bu o kadar hızlı oluyor ki, bu beynin sahibi maalesef bundan habersiz. Çünkü sistem oturmuş, kalıp oturmuş, rota belli, otomatik pilot devrede. Karşı taraf topu attığında hooop gireceği sepet daha top gelmeden hazır.

  4. Tüm bunların gerçekleşmesinin tek bir suçlusu var. O da kendimiziz. Çünkü her şeyi kontrol etmek sevdasındaki bizler, bir tek zihnimizi kontrol edemiyoruz. Ve bu yüzden o zihin meydanı boş bulduğu için kendi sahibini çaktırmadan yönetiyor. Çok başarılı. Çünkü çok yetenekli, elinden her iş geliyor ve çok çalışkan. Bir salise bile durmuyor. Maalesef sahibi ona bilinçli olarak görevler, talimatlar vermediği için ve onu çalıştırmayı bilmediği için o da tabiatı icabı kendi kendine çalışmaya devam ediyor. Şoförsüz bir araç gibi gidiyor. Çünkü duramaz kendi başına. Ve bir anten gibi sağda solda ne duysa, görse, koklasa, tatsa, dokunsa, TV, radyo, insanlar, tecrübeler, alakalı alakasız hepsini topluyor ve yetenekleri icabı bu çerçöp bilgilerden bir bilgi ağı oluşturup kendince mantıklı kalıplar, denklemler oluşturuyor. Ve kalıplar oluşunca zaten dediğim gibi otomatik pilotlar devrede, zihin yeni kalıplar oluşturuyor, başka otomatik pilotlar, bu böyle gidiyor. Sonra? O zihnin sahibi insan, mesela, bir gün biri iyi niyetle bir şey söylüyor. O söylenen cümle ona göre başka manaya geliyor ve kızıyor, ya da üzülüyor, ağlıyor veya utanıyor her ne ise. Bedeni o fikir kalıbına göre otomatikman devrede olduğu için duygu yaratıyor. Ör: Biri kilo mu aldın diye sorsa kilo almak ona göre başarısızlık ve çirkin olduğu fikir kalıbını tetiklediği için üzülebiliyor. Bedenlerimiz yaşanan gereksiz duyguların sebep olduğu gereksiz hormon ve biyokimyasal süreçlere maruz kalıyor. Bunu en çok trafikte hissedebiliriz. Kendini kontrol edemeyen ve öfke patlamaları yaşayan yüzü kıpkırmızı bir sürü insan var trafikte. Yani olumsuz duyguların kontrolsüzlüğü de buradan geliyor. Ve tabiki bedene yüklenen stres. Ve her böyle olan bir insan bir başka insanla etkileşime girdiğinde bu karmaşa azalmıyor, tam tersine çoğu zaman daha da düğümleniyor.

Bunca kızgınlık, öfke, hırçınlık, nefret, mutsuzluk sırf yanlış anlaşılmalardan. Ve hata hep kendimizde, karşı tarafta da değil sadece.

Sen ne zaman zihninin işleyiş şeklinin farkına varsın ve seni kontrol ettiğini anlarsın, ve sonrasında kontrolü ele alır zihnini eğitmeye, kontrol etmeye başlarsın, o zaman bütün çarpıklıklar, yanlışlıklar düzelir, netleşir. Çünkü zihnin sessizleştiğinde gerçek düşüncelerini duymaya başlarsın. Sana ait olmayan bütün fikirler, dayatmalar birbir solmuş ve gitmiştir. Artık kendin olarak düşünebilirsin ve karşı taraf bir şey söylediğinde tam anlamıyla duyabilir, eksik kısımları boşlukları görüp doldurmak yerine karşı tarafa sorup doldurmasını ve daha net konuşmasını talep edebilirsin. Böylece ilerde bu muhabbetle alakalı bir yanlış anlaşılma ve bir kırgınlık, olumsuzluk oluşmaz.

Kontrolsüz gücün çok tehlikeli olduğuna inanıyorum. Ve beynimizin ne kadar güçlü olduğunu tam bilmesem de çok güçlü olabileceğini düşünüyorum. Ve bizler çok küçük bir yüzdesi aktifken bile onu kontrollü yönetmeyi beceremiyorsak demek ki aktif olmaması ve zamanla açılması gerçekten daha hayırlı bizim için.

Bu varoluş içinde her şey birbirinin içinde ve düzenli bir sistem içinde işliyor. Ve bu kusursuzluk içinde iletişim de kusursuz. Örneğin nasıl ki bir insanın bütün hücreleri ve hatta atom ve altı parçacıkları dâhil, bir düzen içinde birbirlerinin farklılıklarına ve görevlerine karışmadan bir uyum içinde bir arada olup belli bir amaç uğruna bir beden oluşturabiliyor ve bütünlüklerini sağlıyorsa, bu iletişimi biz insanlar da bir gün becerebilirsek, o düzeye geldiğimizde eminim ki bizler de kendimizden daha büyük bir şey oluşturabileceğiz. Bir hücre bu uyumu iletişimi sağlarken neye sebep olduğunun farkında mı bilmiyorum, belki de sadece görevini yapıyor. Ve bizler de belki farkında olmayacağız. Ama neyin parçası isek o olacak. Şimdi olduğumuzdan daha iyi olacağız, buna eminim. Tüm insanlık için dileğim bu.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Uyan

İyileşmek için önce iyileşmeyi istemek gerek. İstemek demek, hasta olduğunu ya da bir sorun olduğunu kabul etmek demek. Bende sorun yok...

 
 
 
Hayat

Biraz Hakimsen, hakim olmayan birileri dilinin ucundan sonucunda bir açıklama beklerler. Seçim yapmanı isterler. Çünkü gerçeği, doğruyu...

 
 
 
An’ında Gelenler 4

Başkalarının doğrusuna uyarsan eğri ile eğri kalırsın ama sen de o da doğru zannedersin. Sen kendin dışardan koşullanmadan şartsız...

 
 
 

© 2023 by The Artifact. Proudly created with Wix.com

bottom of page