top of page
Ara

AŞK'IN AYDINLANMANIN FİZİK KANUNU

  • Yazarın fotoğrafı: Hande G
    Hande G
  • 4 Şub 2019
  • 3 dakikada okunur

data:image/gif;base64,R0lGODlhAQABAPABAP///wAAACH5BAEKAAAALAAAAAABAAEAAAICRAEAOw==

Bir süre önce zihnimde beliren bir görüntü benim bazı kavramları daha çok düşünmemi sağlıyor. Aslında hala daha tam kafamda oturmayan şeyler var, ama tabi ki de bunun en büyük nedeni fizik kurallarını iyi bilmeyi gerektirmesi. Ben ise içgörüsel olarak kendimce bir mantık yürütmeye çalıştım doğal olarak. Kafamda oluşan görüntüye gelirsek bu büyük bir ateş topu şeklinde uzayda ilerleyen Güneş’imiz.

Nikola Tesla Dinamik Gravite Teorisi’nden bahsetmiş. Burada özetle cismin aşağı doğru çeken bir güç olan çekim kuvveti yüzünden düşmediğini, tam tersine yukarı doğru çıkan elekromanyetik güç ve ışığın düşmeye sebep olduğunu söylemiş. Dışa doğru çıkan ışık içe doğru yer çekimi etkisi yaratıyor bir nevi. Nedeni ise nesne kendinden daha büyük bir kütleye veya enerjiye doğru düşüyor çünkü düştüğü yer daha yavaş oranda zaman akışına sahip. Tesla aynı zamanda Esir (Ether) maddesinden de bahsediyor ama o konuya başka bir yazıda değineceğim.

Bize hep gösterilen öğretilen, Dünya’mızın 2 boyutlu düzlemde nasıl Güneş etrafında döndüğüdür. Ve bizler hep Güneş’in sanki o sayfadaki gibi sabit durduğunu ve sadece Dünya’nın onun etrafında döndüğünü algılamışızdır. Oysa ki Güneş de kendi bulunduğu Samanyolu Galaksisi’nin merkezi etrafında döner. Ve tabiki de biz de onunla beraber aslında Güneş’in

arkasında onu takip ediyoruz. Bir an için hayal edin, okyanusta küçük bir balık var ve kendi gidebileceği hız kapasitesi ile okyanusu bir uçtan bir uca kat etmesi ne kadar çok zaman alırdı. Sonra bir gün dişinin kavuğuna bile sığmayacağı devasa bir balina gelip bu balığı yutsa ve balığın ölmediğini varsaysak, bu balina aynı okyanusu çok daha kısa bir zamanda geçerdi ve haliyle o küçük balık da o balinanın midesinde yolculuk yaparak aynı sürede geçerdi. İşte biz de Dünya ile aslında Güneş’in çok çok çok hızlı sürede galakside kat ettiği yolu kat ediyoruz aslında. Ama biz Güneş’in deneyimlediği hız ve zaman algısını değil, bizim Güneş’in etrafındaki hız ve süremizi ve o zamanı idrak ediyoruz. Eğer yer çekimi aslında yok ise, o zaman bizler Güneş’in yaydığı ışınlar yüzünden mi ona çekiliyoruz, düşüyoruz? Ve kim bilir Güneş nasıl ve ne kadar uzakta bir ışık kaynağına çekiliyor ki biz onu görmek yerine sadece Güneş’i görüyoruz en büyük ışık kaynağı olarak, ve O’nun zaman çizgisini yaşıyoruz. Daha yavaş yaşarken aslında uzayda daha hızlı bir zaman içinde yol alıyoruz ama sadece farkında değiliz.

Bu ışık ve yerçekimi konusu aslında tüm var oluşa uygulanabilecek bir şey bence. Enerji sahibi her şey, herkes aslında ışık saçıyor. Ve belki de bizler de saçtığımız ışık miktarına göre bir yerçekimi yaratıyoruz kendi aramızda. Ve belki de o yüzden insanlar en çok ışık saçan insanlara çekiliyorlar. Ve belki de aydınlanmak denen şey aslında başka bir ışık kaynağına çekilerek daha hızlı ilerleyen o ışık kaynağından yararlanmak istemek ve daha hızlı yaşam sürecinde ilerlemek demek. Aydınlanmak demek daha az enerji harcayarak daha çok yol kat edebilmek demek belki de. Ve o ışık kaynağının zamanını yaşamak demek. Peki bunun ne kadar süre böyle gitmesi gerek? Veya aydın bir insanı taklit etmeye çalışmak ile ondan ilham almak arasında fark yok mu? Bence var. Şöyle ki ışığına düştüğünüz insan sizden daha hızlı ilerlediği için sizin yapacağınız şey onun hızında onu takip edemeyeceğiniz için etrafında daha yavaş olarak dönerek onun yerçekiminden faydalanmak ve onla ilerlemek. Bence bunun adı ışığından ilham almak olabilir. Taki gerçekten ilham alıp faydalandığı için o insan da enerjisini ve ışığını arttırana kadar. Çünkü ışığı ve hızı artan o insan artık ilham kaynağını o şekilde takip etmeyi bırakacaktır. Ve kendine daha güçlü parlayan yeni ilham kaynakları bulup ona düşecektir. Taklit etmeye çalışmak ise enerji kaybından başka bir işe yaramayacaktır çünkü doğru şekilde takip edemediği için kendini aydınlatamayacak, sadece yerinde sayıp bir o ışığa bir bu ışığa düşüp anlamsızca savrulacaktır.

Yerçekimi etkisi insanda kontrolü dışında bir etki yaratır elbet. Aynı aşık olmak gibi. İngilizcde aşık olmanın ‘to fall in love’ yani aşka düşmek şeklinde ifade edilmesi gibi. Aslında farklı enerji seviyelerindeki insanların birbirlerine düşmesi de böyledir. Ve her şey bazen insanın kontrolü dışında kendinden geçirterek gelişir ve düşerken ya o kişi aracılığı ile aydınlanırsın ya da sadece düşersin ve geride kalabilirsin.

O zaman bilmeliyiz ki, düşme hissi çok doğal ve güzel bir şey aslında, çünkü takip edip aydınlanabileceğimiz, ilham alabileceğimiz biri var karşımızda. Kendini bırak ve o süreçte o zaman hızını yaşa, öğren, geliş ve hızlan. Var oluş koca bir AŞK’tan ibaret.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Uyan

İyileşmek için önce iyileşmeyi istemek gerek. İstemek demek, hasta olduğunu ya da bir sorun olduğunu kabul etmek demek. Bende sorun yok...

 
 
 
Hayat

Biraz Hakimsen, hakim olmayan birileri dilinin ucundan sonucunda bir açıklama beklerler. Seçim yapmanı isterler. Çünkü gerçeği, doğruyu...

 
 
 
An’ında Gelenler 4

Başkalarının doğrusuna uyarsan eğri ile eğri kalırsın ama sen de o da doğru zannedersin. Sen kendin dışardan koşullanmadan şartsız...

 
 
 

© 2023 by The Artifact. Proudly created with Wix.com

bottom of page