top of page
Ara

BEN

  • Yazarın fotoğrafı: Hande G
    Hande G
  • 18 Mar 2019
  • 4 dakikada okunur

Bugün aslında benim için anlamı derin ve hala gizemli olan benle alakalı bir şeyden bahsedeceğim. Her insanın dünyaya geliş nedeni tamamen kendine özgüdür ve hiçbir deneyim ve bilgi bir başka insanın o gizemini olduğu gibi net anlatamaz, ancak ve ancak kişi kendi bunu arayıp bulabilir veya bulamaz, hissedebilir, yaklaşabilir vs…

Kendimi bulma yolumda değişmeye devam ederken her kendime bakışımda yeni bir anlam buluyorum. Baktığım nokta her ne kadar aynı olsa da sanki her seferinde farklı bir boyuta açılan bir kapı oluyor benim için.

Bende bir nokta var ki benim için belki de hep soru işareti olarak kalmaya devam edecek. Bahsettiğim noktanın resmi ise kendi yıldız haritamda sembolik olarak gizli.

Bir Güneş düşünün kendini en ihtişamlı ve parlak haliyle gösterebileceği kendi temsil ettiği burcu olan Aslan’da olsun, ve bir Ay düşünün kendi sularında ahenkle yüzebildiği sezgilerin dünyasında dans edebildiği kendi olabildiği temsil ettiği burcu olan Yengeç’te olsun ve Güneş de Ay da kavuşumda olsun. Ama öyle bir olsun ki hem kavuşum kabul olması için 10 derecenin altında olsun hem de Güneş’in yaktığı kabul edilen 8,5 derecenin içinde olmasın tam 9 dereceden kavuşsunlar ve de bu kavuşum bir yeniay değil ama balsamik fazda olsun. Bir de kuzey ay düğümü(aslan) tam da ortalarında olsun. İki tam gücünde ışıklar bu pozisyonda bana ne anlatmaya çalışıyor hep merak ettim.

Çok eskilerde daha astrolojiyi bilmediğim zamanlarda Ay’a bakmayı ve Ay’ı düşünmeyi çok severdim. Saatlerce gökyüzüne bakıp onu izlediğim olurdu. O zamanlarda bu kadar benim için önemli olan Ay, kendi haritamı öğrendikten sonra daha da farklı anlamlar içermeye başladı zamanla benim için.

İlk başlarda balsamik olmasının verdiği anlam yeterli idi benim için. Sonradan ise ortada kuzey ay düğümünün olması dikkatimi çekti. Ruhumun gitmek istediği noktanın burası olması ilginçti. Ve sonradan öğrendim ki Ay’ım aynı zamanda boşluktaymış son derecelerde olduğu için elbet çok olasıydı. Boşlukta gezen ve bir yere gitmeyi arzulamayan balsamik bir ay ne ifade edebilirdi ki. Hem de ruhumun amacına ulaşmaya çalışırken? Benim için çok karanlık bir cevap idi bu. Çünkü Ay zaten görünmeyen alan ve karanlıkta, balsamik, ve boşlukta idi ve sanki sonsuzluğa uzanan koca bir yol vardı önümde ve maalesef ruhumun amacına hep teğet geçiyordu ve ancak sonsuzlukta uzanabilecek gibiydi sadece. Sonra bir şey daha öğrendim…

Merkürüm de ayım ile 2 dereceden kavuşum halindeydi. İşler iyice karmaşıklaşmıştı benim için. Uzun süre bunun ne anlama geldiğini fark etmedim. Belki hala bile tam bilemiyorum. Fark ettiğim şey ise konuşurken ifade etmek istediklerimi hemen düşünemiyor olduğumdu, bir nevi donup kalmak boş olmak gibi birşey. Şimdi de öyleyim. Biri ile karşılıklı konuşurken o an konuşamam çünkü çekilmem ve kendimle kalıp kendi zihnimi dinlemem gerekir bir şekilde. Yalnız kaldığımda ise kendi hızımı bulabildiğim için düşünceler daha rahat akar. Aslında çok hızlı düşünebilen biri olsam da bir o kadar da yavaş modda belli bir düşüncede farklı bir boyutta derinleşmeyi ve orda o düşünceye dalmayı seviyorum. Çoğu insan için bunun rahatsızlık verici bir şey olduğunu sanıyorum, ama benim için bu lineer düşünürken düz bir çizgide hızla fikirleri sıralarken her bir noktasında başka bir yöne doğru o noktaların derinleşip farklı bir boyut kazanması gibi. Dışardan belli bir noktadan bakıldığında analitik zihnim düz bir çizgi gibi görünürken aslında bakılan açıyı değiştirdiğinde manzara bir çizgi değil ama 3 boyutlu başka bir düzleme de uzayan bir plaka gibi görünebilir.

Şu anki düşüncem; Merkür ve Ay kavuşumu sayesinde kendi duygularımı iyi takip edebiliyorum, duygularım konusundaki farkındalığım daha yüksek, ve zamanla Merkür’üm de Ay’ım sayesinde düz gitmek yerine yan gidebildiği için farklı düşünme kabiliyetimi daha çok arttırdı ve yengeç olduğu için yavaşlamayı da daha iyi öğrendi.

Benim için, Ay duyguları ifade ettiği için duygusal zekâm ve sağ beynim, Merkür ise analitik zihni ifade ettiği için sol beynim olarak kavuşumda olduklarından beraber iyi çalıştıklarına inanıyorum. İşin ilginç taraflarından biri daha Ay’ın karşıtı Satürn ve Merkür’ün karşıtı olan Jüpiter de haritamda Terazi’de kavuşum halinde. Bu kısmı hala düşünüyorum, çünkü bu aynı zamanda benim mantığıma göre beynimin gölge tarafının da kavuşum halinde olduğunu gösteriyor. Bir nevi farklı bir boyuttan da kavuşup birbirini tamamlayan zıtlıklar var. Bunun ne demek olduğunu görmek için 2020 senesindeki büyük kavuşum olacak Jüpiter Satürn kavuşumunu bekleyip göreceğim… Bunun aynı zamanda Güneş Ay kavuşumumdaki gizemi de aydınlatacağına inanıyorum, çünkü Güneş’im 10. ev yani Satürn’ün doğal evinde ve Ay’ım da 9. Ev yani Jüpiter’in doğal evinde kavuşum yapıyorlar. Yine bir Jüpiter Satürn kavuşması yani..

Ay’ıma dönecek olursam, en son gördüğüm manzara ise, Ay’ım boşluğa girmeden evvel en son yaptığı açı Akrep yükselenimde bulunan Uranüs ile 120 derecelik açı. Ve eğer ki Ay’ım boşluktan çıkacak olsaydı buluşacağı ilk açı ve gezegen dakikalar farkıyla Satürn olacaktı. Yani bir nevi hem 10. Eve girecek ve Satürn’üme de dokunacaktı. Ama işte hiç biri birbirine dokunmadan ve ortalarında sonsuz bir boşluk bırakarak kavuşuyorlar. Ve ben cevabı Kova’da tam güney ay düğümüm üzerinde kavuşacak Jüpiter Satürn kavuşumunda alacağım zannedersem. Yani Ay’ımın boşluk öncesi son vedalaştığı Uranüs’üm Kovanın yöneticisi olarak kilit kahraman olacak belli ki ve geçmişime ait bir şeyi şifalandırıp aydınlatarak Jüpiter ve Satürn gerçekten kavuşacak ve belki de ben de Güneş ve Ay’ımı birbirine yaklaştırmayı becereceğim. Ama gerçekten hedefim bu mu yoksa o askıda kalan balzamik sonsuzlukta Merkür’üm ile bir şeylere mi şahit olmak onu da bilmiyorum…

İşte bu yüzden Güneş ve Ay kavuşumu ve aralarındaki o gizemli sonsuzluk benim için bu kadar önemli. Aralarında tam göremediğim ama sezebildiğim ve kısmen Merkür’üm ile şahit olabildiğim sonsuz bir derya var, ve ben bitemeyen bir sonsuzluğun sınırlarında kimsenin haberdar olmadığı bir karanlığa şahit oluyor gibiyim. Hani en karanlık gecelerdir ya yeni ay zamanı ve belki de Güneş ışıklarının kavuşamadığı ve en karanlık gecelerimizi aydınlatamadığı ender günlerden biridir. Balzamik olduğu için sanki en derinlerde karanlıkta kalmış olanları, gizli saklı olanları, keşfedilemeyenleri ve belki de gerekli ya da gereksiz korkulanları, ve hatta geçmişimizi, potansiyel geleceğimizi, bilinçaltımızı, şuursuzluğumuzu ve görünmeyeni temsil ediyor benim için. Böyle karanlık bir denizin dibinde yüzmek ve yavaş yavaş derinlere sanki sonu olmayan sonsuz bir denize dalmak ve karanlıkta gözlemlemek gibi bir şey benim için. Ve ne ilginç ki aynı zamanda bu olayların hepsi 9.evimde yani bilinmeyen uzak diyarlar evimde gerçekleşiyor. Ben hangi duyguları keşfedebilirim ki? Ya da karanlıkta neler bulabilirim ki? Aslında yükselenimin yöneticisi Mars yani ben de 9.evde yengeçteyim. Belki de bulunduğum yer her neresi ise oradaki karanlıkları mı görüyorum?

Boşlukta kaldığım için mi çoğu dünyevi şeyi arzulamıyor olabilirim? Ya da karanlık ve gizem bu yüzden ilgimi çekiyor olabilir mi? Bu yüzden kimsenin göremediklerini seziyor olabilir miyim?

Peki ben kendimi nasıl bulabilirim? Bu boşluk ve karanlıkta beni kim yansıtabilir ki?

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Uyan

İyileşmek için önce iyileşmeyi istemek gerek. İstemek demek, hasta olduğunu ya da bir sorun olduğunu kabul etmek demek. Bende sorun yok...

 
 
 
Hayat

Biraz Hakimsen, hakim olmayan birileri dilinin ucundan sonucunda bir açıklama beklerler. Seçim yapmanı isterler. Çünkü gerçeği, doğruyu...

 
 
 
An’ında Gelenler 4

Başkalarının doğrusuna uyarsan eğri ile eğri kalırsın ama sen de o da doğru zannedersin. Sen kendin dışardan koşullanmadan şartsız...

 
 
 

© 2023 by The Artifact. Proudly created with Wix.com

bottom of page