top of page
Ara

Tohum

  • Yazarın fotoğrafı: Hande G
    Hande G
  • 2 Nis 2019
  • 4 dakikada okunur

Hayatımda 2 rakamının çok yeri oldu. O kadar ki bu benim dışımdaki yakınımdaki diğer insanlar tarafından bile gözlenebilecek kadar aşikar. Her ne ile bağlantı kursam bunu hep 2 kere yapmak zorunda kaldım yıllarca. Şaka gibiydi ve artık olduğunda şaşırmamaya bile başlamıştım. Belki de bunun tohumları daha ben doğmadan önce bile atılmış olabilir. Annem bana hamileyken ve henüz cinsiyetim bile belli değilken rüyasında bir kadın ellerinde bir bebek uzatıp ona vermiş ve adı Nihan demiş. Ben doğunca önce Nihan olmasına karar verip bir anda değiştirmişler ve Hande olmuş. Nihan ismi gizli saklı ve görünmeyen anlamında olduğu için beğenmeyip yerine anlamı gülen, gülücük, eve neşe getiren olan Hande gelmiş. O zamandan sonra ben de her şeyi 2 kere yapmamın nedenini bir tane Nihan bir tane de Hande için diye bile düşündüm :) Anadolu Lisesi ve de Üniversite giriş sınavlarına bile çalındıkları için 2 kere girdim onlar için :)

Yetişkin olana kadar ismimin hakkını verdiğime inanıyorum. Aşırı gülen ve hep mutlu bir bebekmişim. Hiçbir şey yokken bile durduğum yerde gülen biriydim. Tabi çocuk büyüyüp farklı ortamlara girmeye başlayınca zamanla işler değişmeye başladı. Belki de burada da 2 hayat yaşıyorum ben şimdi düşündüm de ve hayatımın ilk yarısı Hande, 2. Yarısı ise Nihan olarak, kim bilir?

Bir süredir içimdeki çocuğu düşünüyorum. Onun neler yaşadığını, ve nasıl büyüdüğünü ve şimdi nerede olduğunu. Ona gereken sevgiyi ve şefkati verebildim mi acaba? Ya da hırpalanmasına izin mi verdim? Eskiden sahip olduğu o saflık ve her ne olursa olsun güven duygusu hala var mıydı? Ya da anlamsız gülümsemeleri hala duruyor muydu? O neşe duruyor muydu?

Aslında birkaç hafta önce ondan özür diledim. Başkaları tarafından hırpalanmasına ve bastırılmasına göz yumduğum ve onla ilgilenmediğim için özür diledim. Onunla beraber eğlenmediğim ve coşamadığım için özür diledim. Ve onun hırçınlıklarının sebebi olduğum için özür diledim. Onun var olmasına engel olan her şeye göz yumduğum için özür diledim. Onu ihmal ettiğim için özür diledim. Ona acımadım ama onun için üzüldüm gerçekten. Ve onu ne kadar çok sevdiğimi hatırladım. Neden ağladım bilmiyorum, üzüntüden mi yoksa sevinçten mi?

Hayatta gerçeğimiz sandığımız şeylere sahip oldukça onlar da bize sahip oluyor. Ve farkında olmadığımız bir ihtiyaç hali çıkıyor ortaya. O şeylerin eksikliği bizi üzerken, bazı şeylerin gelişi ise mutluluk veriyor. Aslında bütün bu dışsal varlıklar bizim duygularımızın ister iyi ister kötü de olsa etkeni olduğunda fark etmiyoruz ki bu duygular dışsal etkenlere bağımlı ise gerçekliğimiz ne kadar gerçek ve sarsılmaz olabilir?. Üzüntülerimiz ne kadar gerçek ya da mutluluklarımız ne kadar gerçek? Bizlerin sarsılmaz olacak kadar sağlam gördüğümüz bu yıkılmaz oluşumları bize güven veriyor evet. Belki de her şey kontrol altında ve sürekli gibi geliyor. Ya bir gün yıkılırsa? Nereye kadar kontrol ederek yaşayabiliriz? Nereye kadar kendimizi hapsettiğimiz o güvenli tohumun içinde saklanabiliriz? Bir tohum sonsuza kadar güvenle toprağın içinde var olabilir, evet. Ve bu kimilerine harika bir fikir gibi gelebilir. Ama bir tohum bir gün çok güzel bir çiçek olabileceğini ve nasıl bir çiçek olacağını bilebilir mi?

Mutlu olmak için, güvende hissetmek için, yalnız kalmamak için ve ait hissetmek için duyulan 'ihtiyaç duyma' ve 'fayda sağlama' isteği aslında insanın kendine bakmasını ve kendine olan güvenini sarsan zararlı bir şey. Çünkü mutlu olmak için kimseye ihtiyaç duymadan mutlu ol, hep ol. Güvende hissetmek için hiçbir güvenceye veya kimseye ihtiyaç duymadan güvende hisset. Sırf yalnız kalmamak için onca insanla etrafını doldurduğunda gerçekten yalnızlığın geçecek mi yoksa doldurman gereken şey aslında sadece sevginin paylaşımı mı olmalı?

Bir tohum açmak için cesaret ettiğinde ve kabuğunu kırınca ve daha hala bir çiçek olmamışken, tüm o toprağın taşın arasından sadece umut ederek ve zorlansa da sabırla ve tek başına çıkacak. Ama çiçek olana kadar yavaşça ilerleyerek, ve zorlanarak. Ve çiçek olduğunda eskisi gibi katı ve sağlam olmadığını bilerek yaşayacak, ve belki de çiçeğin de hayata sonsuz güvenmekten başka çaresi kalmayacak.

Bazen cesaret yeterli gibi gelebiliyor, ancak aslında sadece yolun başından ibaret. Ve gerçekten yolun acısız ve sadece güzelliklerle kaplı olduğunu kimse söyleyemez. Hiçbir şey bir anda değişmiyor, büyümüyor, veya aniden olmuyor. Zamanın olduğu bir dünyada zamanın gerçek işleyiş şekli sadece süreçleri, bir başı ve sonu olduğunu ifade etmesi ve her kışın bir baharı olduğunu hatırlatması.

Ve belki de büyümeyi ve özgürleşmeyi, kendin olabilmeyi sağlamanın en acısız ve doğru yolu tüm olumsuzlukların ve seni çeken tüm bağımlılıklarınla savaşıp çekişmek ve savaşmak yerine (aynı tohumun toprakta sürünürken taşa toprağa kızmakla uğraşıp büyümeyi unutmaması gibi) olmayı hayal ettiğin özgürlüğü düşünmek ve sadece kendine odaklanmak, ve bir zamanlar içindeki o değişmemiş ilk halindeki çocuğu özlemek, kendini özlemek. Ve özlemle büyümeye devam etmek. Tüm acıların geldiği gibi geçmesine, tüm yanılsamaların geldiği gibi geçmesine tutunmadan izin vermek ve süreçteki her taşın hak ettiği yerine oturmasını beklemek. Bizi bağlayan bağımlı yapan ve etkileyen şeyleri bırakmaya çalışmak yerine olmasını özlediğim kendimiz olduğumuzu düşünmek, onu inşa etmeye çalışmak ve onu güçlendirmek aslında yol almamızı sağlayacak olan şeydir. Ve her şey yerini bulur..

Yoga yapmaya başladığımdan beri bedenimi de gözlemliyorum. Ve bazı hareketlerin kaslarımı nasıl zorladığına şahit oluyorum. Ama zaman geçtikçe hareketleri yaparken daha esneyerek yapmaya başladığımı fark ediyorum, ama acı geçmiyor çünkü aslında daha olmam gereken forma ulaşmadım ve bedenim kendi formuna yaklaştıkça şekli güçlenip kendine uyanırken acı bana sürecin tamamlanmadığını ve ilerlemem gerektiğini hatırlatıyor. Bu anlamda aslında acıya ve hatırlatmalarına teşekkür ediyorum :) Burada aslında acı gitmese de daha bir süre, bedenimin olmak istediği pozitif formu her geçen gün büyüyerek daha çok yer kaplayarak acının yer alacağı alanları azaltıyor.

Aynı şey aslında zihinsel ve duygusal bedenimiz için de geçerli. Olumsuzlukları elemekle ve onlarla uğraşmak yerine belki de olumlu zihin ve duygu beden üzerinde çalışıp onları büyütmek ve eskisiyle yer değiştirmesine olanak sağlamak ve gitmesi gerekenin gitmesine yol açmak belki de daha doğrudur.

Bu da aslında büyümenin belki de negatif bağ ile olan ilişkisinin kesilmesini ve öğrenmenin daha özgür ve hızlı gerçekleşmesini sağlayabilir.

Hayal ettiğim ve özlediğim kendime o özlemle yol almaya ve gelişmeye, ve her gün büyümeye ve aslında içimdeki çocuğa küçülmeye ve olmaya devam…

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Uyan

İyileşmek için önce iyileşmeyi istemek gerek. İstemek demek, hasta olduğunu ya da bir sorun olduğunu kabul etmek demek. Bende sorun yok...

 
 
 
Hayat

Biraz Hakimsen, hakim olmayan birileri dilinin ucundan sonucunda bir açıklama beklerler. Seçim yapmanı isterler. Çünkü gerçeği, doğruyu...

 
 
 
An’ında Gelenler 4

Başkalarının doğrusuna uyarsan eğri ile eğri kalırsın ama sen de o da doğru zannedersin. Sen kendin dışardan koşullanmadan şartsız...

 
 
 

© 2023 by The Artifact. Proudly created with Wix.com

bottom of page