Tarifsiz...
- Hande G
- 2 Tem 2019
- 2 dakikada okunur
Bugün çok karışığım. İçimde tarifsiz sessiz bir fırtına var. Sanki hava dışardan bakıldığında durgun ve sakin gibi ama aynı zamanda bir şekilde içten içten fırtınalar kopuyor gibi. Hareketsiz bir fırtına. Ya da içe akan bir fırtına.
Öyle bir gün ki hani bir Allah’ın kulunun bana yardım edemeyeceği bir gün. Çünkü bugün öyle hissediyorum ki her ne oluyorsa bunu tek başıma yaşamam, veya yapmam gerek.
Hani dünyaya doğarken sen tek doğarsın, kimse senin adına doğamaz ve tek başına sen deneyimlersin bunu. Hani ölürken kimse senin adına ölemez, tek başına ölürsün ve deneyimlersin bunu. Hani sınava gireceksindir ve belki de onlarca kişiden yardım almış ve desteklenmişsindir, o ana kadar hep yanındadırlar, ama sınava yine de tek başına girersin ve o an kimse yoktur o anda. Doğarken ya da ölürken birileri veda ederken yanında birileri karşılar seni, ama yine de o dar kapıdan tek başına geçmişsin o an kimse yoktur yanında. Bir tek sen yapabilirsin Hande. Öyle bir gün bugün hissettiğim. Her ne olacaksa ve her nasıl bir dar boğazdan geçiyorsam da, hissettiğim şey sadece o dar boğazın ucundaki kapıdan yalnız başıma geçeceğim ve o an kimsenin bana yardım edemeyeceği. Edemez…
Belki evden gidiyorsundur. Belki eve gidiyorsundur. Aslında bununla ilgili bir yazım vardı ve nedense bir türlü yayınlayasım gelmemişti ve şimdi bir sonraki yazımda onu da koyacağım sayfaya.
Evet, belki eve gitmek için evden gidiyorsundur :) Birçok şey ifade ediyor…
Hayat bir yolculuk ve bu yolculukta her ne kadar beraber yol arkadaşlarımız da olsa önümüze çıkan kapılardan tek başımıza geçebiliriz. Arkasında yol aynen devam eder mi bilebilir miyiz? Kim söyleyebilir ki? Kapıyı çalsam içerden biri açıp bana içerde ne olduğunu söyleyebilir mi ki? :)
Belki de hayat düşündüğümüzden daha büyülüdür. Kapılar ve ardındaki yolların bir haritası olmadığı için (yoksa var da biz yokmuş gibi mi yaşıyoruz o tartışılır :) ) sürprizler ve tehlikelerle dolu gibi. Kimine göre Alice harikalar diyarı, kimine göre mayın tarlalarıyla dolu bir strateji-savaş oyunu. Ve insan ister beğensin ister beğenmesin kurallarını bilmediği bir oyuna başladığında mutlaka acemilik çekiyor, ve zorlanıyor ve bu hoşuna gitmiyor. Ve insan bir sonrasında ne olacağını bilmediği zaman gerçekten de huzursuz oluyor. Her ne kadar bildiği yer keyifsiz de olsa, bağımlı da yapsa neyle karşı karşıya olduğunu bildiği ve belirgin olduğu için daha iyi bir şey için bu ortamdan uzaklaşmaya gönülsüz olabiliyor. Bu düşünce yapısını en iyi bağımlılıklarda görebiliyoruz. Sığındığı bağımlısı olduğu şey ona zarar da verse daha konforlu çünkü zihni rahat, bilmediği bir şey ile uğraşmak zorunda değil. Bilinmeyen korkusu, bana ne olacak korkusu çok derinlerde. Ölüm gibi, doğum gibi.
Ve kimse bilemeyeceğin o şeyi sana bildiremiyor. Bu öyle kitaptan okur gibi alabileceğin bir bilgi değil. Çünkü o şey şimdiye kadar bildiğin bilgilerden sentezlenebilecek bir idrak değil. Olsa idi zaten şu anki dünyanda var olabilir ve keşfedilebilirdi.
Bu konuda tamamen yalnızsın…Tarifsiz…