top of page
Ara

Her şeyi bilmek zorunda değilsin

  • Yazarın fotoğrafı: Hande G
    Hande G
  • 29 Tem 2019
  • 8 dakikada okunur

Bugün yazacaklarım tamamen doğal akışına bırakarak ve çok düşünmeden olacak. Aslında saatler önce kendiliğinden başlayan bir düşünce akışı var zihnimde, ama yaşadığım hayat bana ancak şu anda bunları yazabilme iznini veriyor, o yüzden bir kısmı hatırladığım kadarıyla bir kısmı şimdi doğaçlama olabilecek.

Bu sabah okumak istediğim kitaba devam etmek istediğimde ancak 4 sayfa ilerleyebildim. Neden mi? Çünkü her kelimeler ya da satırlar arasında zihnim başka düşüncelere kayıyordu. Yazılmış bir yazıyı okumak isterken kendim kafamda kitap yazıyordum arka planda. Hani bazen bir film izlersin, ya da kitap okursun (ama bitirirsin tabi :) ) veya birkaç satır özlü söz vs. bir şeyler ve bir ilham gelir düşünceler aklına dolar birden. Bilmem olur mu size de? İşte bazen bu o kadar yoğun olabiliyor ki, gün içerisinde sadece bir kelime bile ilham verebiliyor, ya da belki sadece enerjisidir o ilhamı veren. Sanki alev alıp cayır cayır yanmayı bekleyen ve sadece küçük bir kıvılcım bekleyen bir şey gibi. Bu sabah işte öyle bir sabah idi. Ve gelen her ne ise bu sefer tüm kalbimle kabul ediyorum, çünkü görmem gereken ve idrak etmem gereken şeyler var belli, ve bundan tam 364 gün önce, yani yarın tam 1 sene olacak, belki de yine böyle bir enerji vardı ve ben kabul etmediğim için veya göremeyeceğim için başka şekillerde bangır bangır geldi hayatıma ve çok şükür bir cana zarar vermeden sadece o koca asma tavan çöktü sadece. Evet, hiç olmayacak bir şey iken geçen sene bu zaman iş yerimin asma tavanı olduğu gibi yere düştü ve sonra yerine kocaman tesadüf bu ya 2 tane spiral avize geldi. İşte o koca enerji bana bu şekilde ulaşarak hayatıma girebilmişti demek ki :) Baktı ki Hande görmüyor, dinlemiyor ve kabul etmiyor, ya da anlamıyor, koca tavanı çökertip 2 spirali oraya yerleştirdi. Düşünmeden yazıyorum ya şu an konu her an dağılabilir sabah düşündüklerime geçmem gerek.. Ama bu avizelerle bağlayacağım bir ara elbet…

Her şeyi bilmek zorunda değilim. Tüm bilgilere sahip olmama gerek yok. Sadece tek bir şeyi bilmem yeterli. O da zaten şu anda sadece şimdide olan bir şey. Düşün ki sana atıyorum 200 ekran bir tv boyunda bir resim gösteriyorum. İlk göreceğin şey ne olurdu? Resmin kendisi. Orada her ne resmedilmiş ya da sen nasıl bir şey görüp yorumluyor isen o olurdu. Çeşitli renklerle boyanmış şekillerin oluşturduğu bir resim. Oysa orada daha fazlası var. Biraz daha yaklaştığında resmin nelerden oluştuğunu daha iyi görebilirsin. Biraz daha yaklaştığında daha da fazlasını. Ama yine de her şeyini göremezsin. Sana gösterdiğim şey çok uzaktan bakıldığında ister tabloda çizilmiş ister halıda dokunmuş ister bir dijital ekranda oluşmuş olsun ayrıntıları gizlendiği için hepsi de aynı resim olurdu. Sadece yaklaştığında onun dokusuna dair fikir sahibi olabilirdin. Ve yaklaşıp dokusunu hissettiğinde ise bu sefer resmin kendisini de kaybetmiş olurdun. Peki, hangisi gerçek, hangisi hakikatin bilgisini veriyor sana? Uzaktan baktığında neyden oluştuğu altyapısını bilemediğin ama gördüğün resim mi yoksa resmin kaybolduğu bir yakınlıkta onu oluşturan dokusu ve altyapısı, temel yapı taşları mı? Aslında ikisi de aynı şeye ait iken birden farklı şeyler gibi olmaları da çok garip geliyor insana. Belki başka resimlere ait dokulara baktığında resimler farklı da olsa o dokular ikisinde de aynı. Veya 2 tane farklı resme de bakıyor olsan ve gittikçe uzaklaşsan bir yerden sonra aynı şeye dönecek ve sadece 2 tane birbirinin aynı nokta olacaklar. Aslında farklı olan şeyler aslında bir o kadar da aynı nasıl olabiliyor? Ya da aynı olan şeyler bir araya gelip nasıl farklı şeyler oluşturabiliyor?

Bir insana baktığında ne görüyorsun? Bir beden, ona ait ona has bir yüz, bilinen bir beden yapısı ve farklılıkları.. Hem aynı hem farklı. İnsanlar çok uzağında iseler yüzlerinin farklılıkları da artık kayboluyor ve hepsi aynı, göreceğin mesafeden baktığında ise ona has farklılıklarını görebiliyorsun. Ve çok yakından baktığında ise deriler, hücreler aynı..

Optimum bir mesafe var farklılıkları oluşturan. Onun dışına ister yaklaş ister uzaklaş, o belirli mesafeden çıktığın an işte her şey aynı. Ama o optimum mesafe içerisinde ise her şey farklı ve orijinal.

(Ve evet sabah düşündüklerimden uzaklaşmaya devam…..)

Bulunduğun yerden şahit olabildiklerin, duyularının yeteneklerinin aracılığıyla zihninin algılayabildikleri ve sahip olabildiği bilgiler tamamen senin yani zihninin optimum mesafelerde kavrayabildiklerinden ibaret. Aslında baktıkların bir atom, bir hücre yığınıyken gördüklerin belli mesafeden senin için bir resim gibi, sana bir bilgi sunuyor. Ve sen onu o farklılığıyla bilgi olarak kabul ediyorsun. Ve ortak bir bilgi havuzuna sahip olabilmemizin ve ortak bir dünya yaşam evren adı her ne ise oluşturabilmemizin nedeni ise ortak zamanı ve mekanı böylece de optimum mesafeleri paylaşıyor olmamız. Bu yüzden birbirimize farklı görünerek etki edebiliyoruz. Farklı görünüyoruz çünkü bilgiyi görebilme mesafesinde herkes kendi bilinç seviyesi kadar yorum yapabiliyor ve öyle görüyor. Yani aslında belki de görebildiklerimiz de yine görene göre görünüyor. Ve evet birbirimize etki edebiliyoruz çünkü farklılıklar var, bilgiler farklılaşıyor ama yine de bilgiler birbirine yakın olduğu için bir şekilde iletişim kurabiliyor.

Ama düşünsene aynı dünyada aynı evrende yaşarken bir elime bir taş aldığımda onu görebilirken o beni görebiliyor mu? Nasıl oluyor da aynı dünyayı paylaşabiliyoruz? Onun da benim de aslında oluştuğumuz dokular birbirine benzer iken yine de o bir taş olarak görünebilir ve yansıyabilirken ben bir insan formunda belirip görünebiliyorum. Bir taşın bilinç seviyesi onu sadece bir taş olarak tezahür ettirmeye yetebiliyorsa beni algılamasını da bekleyemem doğal olarak. Ben ise bir insan bedeninde tezahür edecek bir bilinç seviyesine sahip olduğum için insan olabiliyorsam duyu organlarına ve yeteneklerine de sahip olacak bir bilinç seviyesinde olduğum için o taşı görebiliyorum. Ama o taş o yeteneğe o bilince ulaşamadığı için beni göremiyor. Yine de bilinç seviyelerimizdeki farklılıklar yüzünden aynı dünyayı ben o taş ile paylaşabilsem de onunla iletişim kuramıyorum. Belki onu yontabilirim, onu kullanabilirim, tutup atabilirim ama onunla onun idrak seviyesinde bilincinde etkileşimde, iletişimde bulunamam. Aynen benden çok uzaklardaki bir yıldız ile aramızda çok mesafe olduğu için iletişim anlamında kopuk olmamız gibi. Gece yıldızlara baktığımda hepsi sadece birer parlak nokta ve aynılar. Oysa kim bilir içlerinde ne bilinçler yaşıyor. Her birinde farklı bir bilinç ve yaşam var, bir dünya var, bir zaman var. Aynen elimdeki taşın da bir bilinci bir hayatı olduğu gibi. Sadece bilinçlerimiz farklı. Onun daha küçük molekül düzeyinde yaşadığı kendi içinde bir yaşam bilinci var, bana sadece bir taş olarak görünüyor ve anlam veriyor olsa bile. O taşın ise kendi bilincinde bir yaşamı ve zamanı var, kendi zamanında bir evrim süreci var, ve belki benim 1 günlük evrimim onun için milyonlarca yıl olabilir. İşte böyle bir zaman ve mekan farkımız var, ve aynı dünyayı paylaşıyoruz ve onunla iletişim kuramasam da o bana hizmet ediyor. Neden mi çünkü çok daha büyük bir oluşumun içinde biz o taşla onca farklılıklarımıza rağmen yine de benzer dokuya sahibiz, aynı zaman nehrinin yolcusuyuz . Düşün ki ne kadar büyük bir okyanus var, ve ne kadar çok mesafeler var, ve ne kadar çok farklı zaman anlayışları var, ve ne kadar çok farklı bilinç seviyeleri var, kimi birbirini göremese de aynı dünyayı paylaşan, kimi aynı dünyayı bile paylaşamayacak kadar uzak. Düşünebiliyor musun?

Ben beni ben yapan hücrelerimle tek tek konuşamasam da aynı dünyayı, yaşamı ve de bedeni paylaşabilecek kadar yakın ve de uzağım onlara. Her bir hücrem kendi dünyasında bilincinde yaşarken bana ne kadar da uyumlu ve anlaşıyor gibi gelseler de onların kendi zaman bilincinde ve şimdisinde neler tezahür ediyor bilebilir miyim? Benim için uyumlu görünen iletişimlerine baktığımda her şey huzurlu dururken kendi içlerindeki şimdilerinde yaşanan kaoslarını bilebilir miyim?

Bir taşa baktığımda çok sabit ve durağan gibi gelirken bana, onun bilinç seviyesinde yaşadığı kaosu görebilir miyim? Benim için çok yavaş yaşadığı için onun taş olarak sonsuza kadar sabit kalacağını sansam da, o kendi zaman akışında aslında hareket ediyor. Ve elbet bir gözü olamadığı için ve en önemlisi de o taş bilinci için çok hızlı olduğum için beni görmesi imkansız. Peki, benden hızlı neler var? Benden büyük neler var? O kadar büyük olup da hızlı hareket eden ve dibimde çok yakınımda yaşayan göremediğim neler var acaba?

Her şeyi bilemem. Bilsem de bugün varlar yarın yoklar. Bilmem de gerekmez. Bilemem zaten, idrak edemem. Bilmem gereken tek şey var. Bilebileceğim şeyler ortak paylaştığım dünyanın yapı taşlarından oluşabilir ve hepsi aynı gibi görünse de bilinç seviyelerine göre bir araya geldiklerinde yansıttıkları şeyler farklılaşıyor ve ne kadar benzer seviyede bilince sahip isen o kadar çok bilgiye ulaşabilirsin ve hatta belki iletişime geçebilirsin. Ve ne kadar uzak bilince sahipsen o kadar bilemezsin. Aslında her şey tüm yapı taşları aynı iken bilgiyi ortaya çıkartan tek şey mesafeler. Yani bulunduğun an.

Beni ben yapan tüm hücrelerim ve DNA’m sadece şu anda bulunduğum için ve bulunduğum sürece bir anlam taşıyor ve bana bilgi sunuyor ya da benim onun sunduklarını yorumlamamı ve anlamamı sağlıyor. Belki beni ben yapan o küçük parçalarım o kadar farklı bir zamanda yaşıyor ki aramızdaki mesafeler ve zaman farklılıkları yüzünden ve o parçalar belki daha yavaş bir süreçten geçtikleri için o parçalar benim için geçmişi ifade ediyor. Çünkü benim zamanım o parçaların ötesinde, geleceğinde. Benim şimdim ve bilincim de geleceğimin gerisinde. Benim şimdim geleceğimi şekillendirirken benim geçmişim ve beni oluşturan her bir parçam ve bilinç seviyeleri de kendi zamanlarında şimdilerini yaşasa da benim için geçmiş olabilir. Aslında bu durumda her neyden oluşuyorsam ve her neyi oluşturuyor ve neye hizmet ediyorsam da ve her bir bilinç seviyesi farklı bir seviyede ve zamanda kendi hayatlarını yaşıyorsa da aslında hepsi aynı anda oluyor ve hepsi de farklı zamanlara hizmet ediyor ve yine de birbirlerini etkiliyor. Çünkü ben şimdide değişebiliyorsam bunun nedeni geçmişim de değişiyor olabilir, ya da şimdideki ben de değişiyor olabilir, gelecekteki ben de değişiyor olabilir. Değişimin kökü nereden geliyor bilebilir miyiz? Geçmiş beni geleceğe itiyor, gelecek beni geçmişten çekiyor olabilir. Ve ben şimdide bu değişimi gözlemliyor olabilirim. Ve bahsettiğim tüm bu geçmiş, şimdi ve gelecek kelimeleri aslında sadece farklı bilinç seviyelerini ifade ediyor. Farklı bilinç seviyelerinin yaşadıkları şimdiler farklı hızlarda ve süreçlerde ilerliyor, aynı anda ve birbirlerini etkiliyor ve dönüştürüyorlar. Düşünebiliyor musun? Evet çok karışık çünkü bilinç her seviyede kendi hayatını yaşıyor, ve her yaşam bir zamana sahip ve bir yerden sonra katmanlar çok farklılaşıyor ve birbirlerini anlayamayacakları bir seviyeye geliyor. Her biri kendi zamanında hapsolmuş gibi, kendi şimdilerine odaklanabiliyorlar sadece. Ve her şeyin aynı anda yaşanıyor olması ve farklı imiş duygusu vermesi, ve aynı şimdide yaşarken de her şeyin farklı imiş duygusu vermesi, çok zekice….

Her şey bilinmezlik içinde çok durgun ve hareketsiz, sonsuzluk gibi dururken, içlerinde belli bir mesafeden bakarsan ve o bilinç seviyesinde iken sadece görebileceğin bir kaosu yakalayabilirsin. Kaosun sonsuzluk içinde böyle saklanması, ve kaosun var mı yoksa yok mu, aslında gerçek olan kaos mu yoksa sonsuzluk mu sorusunu sordurtuyor bana.

Yaşadığımız bu dünyaya dönersek…. İnsanlar farklı farklı. İletişim kurabileceğimiz kadar ortak bir bilinç skalasına sahibiz. Ve bu skalada seviyeler değiştikçe insanların gerçeklikleri, gördükleri, yarattıkları şimdiler ve yarattıkları yaşam farklılaşıyor. Tüm amaçlar, niyetler, hayaller değişiyor. Fikir ayrılıkları oluşuyor. Ve tüm bu farklılıklar kaotik görünüyor. Tüm bu anlaşmazlıklar farklı görmemizden. Aynı şeye baksak da farklı görmemizden. Ben dünyaya baktığımda güzellik görebilirken bir başkası baktığında çirkinlik görebilir. Arzular, niyetler, hayaller, amaçlar çok farklı olabilir. Ve bu çok normal. Aynı iletişim araçlarını kullanabilme seviyesinde yaşarken farklılık yaşıyoruz. Ya hiç iletişim kuramasaydık. Ya birbirimizi bile göremeseydik.

Demek ki tüm farklılıklarımıza rağmen, tüm anlaşamamazlıklarımıza rağmen, tüm kavga dövüşlere rağmen hala birbirimizi görüp duyabilecek kadar yakınız, bilinçlerimiz çok yakın. Ve ne şanslıyız ki bu koca sonsuzlukta aynı zaman ve mekanı paylaşabiliyoruz. Birbirimizi bulabiliyoruz.

Artık biliyorum ki herkesle anlaşmak zorunda değilim. Sırf karşılıklı konuşabiliyoruz diye anlaşabilmek zorunda değilim. Beni anlaması için onu zorlamak zorunda değilim. Çünkü biliyorum ki her şey bilinç seviyesi ile ilgili. Benim nasıl görüneceğimin kararını ben de veriyorum, o da veriyor. Ben kendimi her nasıl göstersem de, nasıl görüneceğime bir o kadar da ben karar veremem. Herkes için aynı görünemem. Ben sadece kendim olabilirim. Ve belki sadece çok benzer bilinçler benim gerçek renklerimi ve nasıl göründüğümü yakalayabilir. Gerçekten beni görebilir.

Ve bu yüzden kendimi sevmem gerek. Çünkü herkesin beni sevmesini bekleyemem. Her bilince bunu kabul ettiremem. Herkes için yanar döner olamam, şekil değiştiremem. Tüm enerjimi buna harcayamam. Ben şimdimin hakkını böyle veremem. Çünkü benim yerimi kimse dolduramaz. Ve ben yok olamam. Tüm var oluşun beni sevmesi için çabalamak yerine ben sadece tüm varoluşu olduğu gibi sevebilirim. Benim elimden sadece bu gelebilir.

Ve evet tavana ve avizelere bağlamak gerekirse. Gelecek beni çağırıyor. Gelecekteki bilincim beni çağırıyor. Ve gelmezsem bu sefer gerçekten tepeme çökeceğini söylüyor.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Uyan

İyileşmek için önce iyileşmeyi istemek gerek. İstemek demek, hasta olduğunu ya da bir sorun olduğunu kabul etmek demek. Bende sorun yok...

 
 
 
Hayat

Biraz Hakimsen, hakim olmayan birileri dilinin ucundan sonucunda bir açıklama beklerler. Seçim yapmanı isterler. Çünkü gerçeği, doğruyu...

 
 
 
An’ında Gelenler 4

Başkalarının doğrusuna uyarsan eğri ile eğri kalırsın ama sen de o da doğru zannedersin. Sen kendin dışardan koşullanmadan şartsız...

 
 
 

© 2023 by The Artifact. Proudly created with Wix.com

bottom of page