Bir Dağ Hikayesi
- Hande G
- 4 Eki 2019
- 3 dakikada okunur
Ben bir dağım. Bir dağ gibi olduğum yer neresi ise sabit ve oradayım. Tek yaptığım şey durmak ve kendi varlığımla ne isem o olmak. Olduğum her ne ise öylece durmak.
Ama belki ben senin için gözünün önündeki avucunun içindeki bir kitaptaki bir dağ kelimesinden ibaret, o kadar yakınında ama uzağında ve sıradanım. Ya da belki evinin penceresinden izlediğin güzel bir manzara gibiyim, izlemeye doyamadığın bakarken zevk aldığın, belki özendiğin belki ilham veya huzur bulduğun ya da belki macera isteği duyduğun ya da kim bilir belki korkularını uyandıranım. Veya keşfetmeye çalıştığın çetin zorlu bir dağım, yaklaştıkça bende kaybolduğun ve gözünde kaybolduğum, hem çok yakın hem çok uzağım.
Bu kadar yakınken tek göreceğin benim eşsiz karlı tepelerim, sivri kayalıklarım, derin yamaçlarım ve bütün zorlayan her ne var ise bir dağın olabileceği. Bu kadar uzakken tek göreceğin kendi belirlediğin sıfatlarınla orda duran bir dağdan ibaretim. Ben senin için her ne isem oyum, senin belirlediğin. Çünkü ben bir dağım ve her ne isem öylece kendi halimde duruyorum. Sense bana yakın ya da uzak nereden beni görüyorsan, benle ne deneyimliyorsan ben senin için ondan ibaretim. Ama bunları yapan ben değilim aslında. Ben duruyorum ve senin için her şey olabiliyorum. Belki dost, belki düşman, belki ilham, belki korku, belki macera, belki nefret, belki mücadele, belki belki belkiler….Tüm bu yaşadıkların, hissettiklerin benle alakalı değil çünkü bunları sana yapan ben değilim, sensin. Bunları yapan benle kendi belirlediğin mesafenden ve bakış açından bakarak gören sensin. Beni nasıl görmek istersen ben sana göre öyleyim. Gerçek ben ise sadece orada duran ve kendi halinde olan bir dağdan ibaret. Ve sen de öylesin. Aslında sen de bir dağsın ve şimdi tüm bu söylenenleri kendin için bana da söyleyebilirsin.
Ne garip değil mi? Aslında belki de hepimiz sadece kendimiz olarak durabilmemiz gerekirken, zihnimizin peşinde oradan oraya koşturuyoruz. Ve zihnimizle her attığımız adımda doğal olarak bir şey oluyor ve zannediyoruz ki karşıdaki o şey bize geliyor, o yaklaşıyor, o seviyor, o saldırıyor, o yapıyor. Oysa sen kendi zihninde kurgularının içinde deneyimliyorsun ne deneyimliyorsan. Kendi hikayene dahil ettiğin kişilerin rollerini sen veriyorsun. Kendin veriyorsan o rolleri o zaman diyebilirsin ki ben nasıl bir hikaye yaratmak istiyorum ki ona göre roller belirleyebilirim. Ve kimseyi uyduramayacağın bir hikayeye sığdırmaya da çalışma.
Düşünsene her dağın boyu aynı olmayabilir. Ve bazı insanlar sana çok yakın olduğunda sen onlara çok büyük ve ulaşılmaz görünürken, sen de onları göremeyebilirsin çok küçük oldukları için. Bir karıncanın bir dağı tırmanması ile dev bir godzillanın aynı dağı tırmanması aynı hissiyatı vermeyebilir. Ya da boyları aynıdır ama mesafeler o kadar uzaktır ki birbirlerinden bi haber de olabilirler. Oysa yan yana geldiklerinde kimsenin öbür dağa tırmanma gibi bir derdi olamaz çünkü boyları aynıdır ve tek yapabilecekleri şey yan yana kendileri olarak durmaktır. Çünkü o kadar aynı boyda, aynı boyutta yani aynı algıdalardır ki, birbirlerine en yakın hallerinde birbirlerinde kaybolmadan kendileri olarak kalmayı becerebilirler ve göz göze gelebilirler. En yakınında gözünün ucunda tek gördüğün şey göz ise, senin gördüğün ve yaşadığın dünya o kadar karşındaki gözle aynıdır. Belki de o yüzden gözler ruhun aynasıdır derler. Tabi aynı düzlem ve boyutta, boyda buluşabilirlerse.
Herkesle hoşgörü ile iletişim kurabilirsin. Çünkü her ne yaparsa yapsın aslında senle alakalı olmadığını bilerek konuşuyorsundur, kızmadan, öfkelenmeden, farklı olduğunu bilerek ve anlayışla dinleyerek. Bunu bilerek yaşamak güzel. Ama her doğru ve güzel iletişim paylaşmak değil. Her kelime anlamlı cümleler kurmayabilir. Her cümle anlamlı bir hikaye oluşturmayabilir. Her hikaye senin olmak istediğin bir hikaye olmayabilir. Orada oynamak istemeyebilirsin. Oynayamayacağından değil, sadece o hikaye seni beslemediğinden, seni büyütmediğinden.
Sadece konuşabilmek iletişim değil. Ama temeli. Daha anlamlı başka şeylerin temeli. Sağlam temellerin varken kurabileceğin daha şahane şeylerin bir temeli. Çünkü yazılacak o kadar güzel hikayeler var ki gün yüzüne çıkmamış. Sadece oyuncularını bekliyor. En güzel hikaye ve en güzel roller rol yapmadığın ya da o güzel hikayeye uydurmana gerek kalmayan rollerin olduğu hikayeler. Öyle ki, önceden yazılmasına gerek kalmayan, doğaçlama yaşanan ve nereye gittiği belli olmayan ama her nereye gidiyorsa da güzel olan bir hikaye. Ve tek yapman gereken rol sadece kendin olmak.