...
- Hande G
- 22 Mar 2020
- 4 dakikada okunur
Saturn’un kova burcuna girmesine saatler kaldı. Şu an 3. Evimde ve natal Ay ve Merkür’üme karşıtlık yaparak Oğlağın sonuna vardı ve az sonra 4. Evimde natal güney ay düğümümle kavuşacak ve aynı zamanda 10. Evimde de Güneş’im ile de karşıt olacak. Yöneticileriyle buluşuk ay düğümlerimin birbiriyle bakışması. Belki de ruhumun yolculuğunda geçmişim ve geleceğimin bariz ortaya döküleceği ve birbirlerine net bir şekilde bakacakları bir zamandır, tam olarak ne olabileceğini bilmiyorum. Belki de merkezimde olmam gerektiği ile ilgili bir işarettir. Bunu dememin nedeni şu karantina mevzuları sonucunda şu an bunu daha da düşünmeye başlamış olmam.
Geçen sene bu zamanlarda hayat dışarıda akarken benim için içime kapandığım ve dışarıya dokunamadığım izole bir yıldı. Şimdi ise dışarıdaki herkesi evlerine koyduk, ben de onlar gibi evimde oturuyorum ama yine bir şekilde onlardan farklı bir durumda ve izole hissettiğim bir durum var. Buradan öncelikle şunu anlıyorum ki, mevzu dışarıda olmak ya da içeride olmak değil, sadece bağlanabilmek.
Aslında bugün çok başka bir şeyler yazmayı planlıyordum, ama son birkaç saattir kendime olanı düşünmek daha doğru geliyor. Bunun transit Satürn’ün karşıt açı yaparak balzamik ve askıda olan Ay’ımdan ve de Merkür’ümden çıkıp Kuzey Ay düğümüm ve Güneş’ime karşıt açıya geçmek üzere olması olabilir mi? Çünkü bu alan (Ay ile Güneş’im arası) benim Ay’ımın Dünya’dan saklı kalan ve görünmeyen yüzü, yüzüm. Belki Dünya’ya karanlık bir ay gibi görünebilirim, ama aslında görünmeyen yüzümde Güneş’e baktığımı biliyorum ama bunu Dünya’daki kimse benim gördüğüm gibi göremez.
Uzun bir süredir Satürn oğlaktan Ay’ıma karşıt açı yaparken annemle ilgili, kendimle ilgili konuları düşündüm. Belki de bu karantina zamanı evde kızımla baş başa kalışlarım ve kendi anneliğimi kabullenmem, bazı pişmanlıklarımla vedalaşmam gerekliydi. Yaşadığım bazı zorlukların suçlusu olarak annemi suçlamam gerekiyormuş, çünkü ancak bu şekilde dikkatimi çekebilirdi görmem gereken şeyler.
Yarın ise başka bir gün. Transit Satürn kovaya girdiği gibi benim natal Satürn’üme de 120lik açı yapmaya başlayacak. Bu açıdan bakınca babamla bir sorunum olacağını düşünmüyorum ama bilemem tabi. Asıl konu benim Güneş’imin transit Satürn’e karşıt olması. İşte bu benim artık merkezime odaklanmam gerektiğini düşündürten şey. Bir terazi düşün. Bir tarafındaki kefesi kuzey ay düğümü ve orada yöneticisi Güneş’im var 10. evde. Bir tarafı güney ay düğümü ve orada yöneticisi Satürn var 4. evde. Sanki iki tarafta dengelenmek ister gibi, ve ben bu dengeyi sağlamak için merkezimi bulmam gerek.. Mevzu ise ev ve dışarısı, toplum..
Bu süreçte ise ben garip düşüncelerden geçiyorum. Belki de burada bunu yazmam da abes. Ama belki de bugün ille de yazmam gerek dediğim bir noktadayım. (Ciddi bir kova etkisi :) ) Bu siteyi ilk oluşturduğumda anneme, kardeşime, eşime göstermiştim. Zamanla onların benim onlarla paylaşmak istediklerime olan ilgisizliği, alakasızlığı, merak bile etmeyişleri beni fazla üzmüştü. Bilmiyorum, ben sevdiğim insanı merak ederim özellikle paylaşmak istediklerini, belki de ben fazla hassastım, fazla beklentideydim ve sonrasında onları gereksiz ölçüde yargıladım ve kırıldım. Şu an ise artık çok da umursamıyorum. Burada ne yazsam da okumadıklarını biliyorum… Söylemek istediklerimin dinlenmemesi ve sanki yokmuş gibi kelimelerimin hafif ve değersiz askıda kalması belki de son bulmalı. Bu değeri başkalarının biçmesine izin vermek son bulmalı. Kendime değer vermem ve kimseden bir şey beklemeden kendi başıma değerli bulduklarımı yaşatmam ve korumam benim merkezime giden yol. Aynı güney ay düğümümü transit olan Kova burcu Satürn ile disipline edip sağlamlaştırıp, kendi 4. Evimde yani kendi köklerimde sağlam durarak kuzey ay düğümümde Güneşim Aslan ile olan her ne ise onu en ihtişamlı haliyle 10. Evimde yani dışarıda toplumda parlatmak ve göstermek gibi. Ve bir kovadan gelen biri olarak en saçma, alışılmadık, kabul edilemez olanları bile kuzey ay düğümüne ve Güneş’e taşıyıp bir Aslan gibi yansıtmak belki de.
Bu kadar astroloji yeter. Bugünlerde yaşadıklarıma gelecek olursam, aslında bunları kendimi şifalandırmak için yazıyorum çünkü kelimelere dökülmeleri gerekiyor. Bu akşam içimden geçenler şöyleydi…
O kadar evsizim ki, ne kadar içeriye de gitsem içine sığabileceğim bir ev bulamıyorum burada.
O kadar evsizim ki, kendi bedenimden başka, kendi hücrelerimden başka neye sığınabilirim, güvenebilirim.
Şimdi salgın var diye insanlar kendilerini evlerinde karantinaya alıp güvenle oturabiliyorlar. Hatta belki ne kadar da keyifli olduğunu bile keşfedebiliyorlar.
Benimse öyle bir lüksüm yok. Evde oturuyorum ama karantinada bile değilim. Eşim her gün eczaneye gidiyor, yüzlerce hasta görüyor ve her gün eve geliyor. Benim izole olma gibi bir lüksüm konforum yok şu anda. Yani, konforlu ve güvende bile hissetmiyorum evimde. Belki de şu an hastalık geçiriyor bile olabilirim, aslında vücudum da kırık biraz. Ve bedenime, hücrelerime güvenmekten başka yaptığım bir şey yok. Kendimi ne kadar toplumdan izole etmiş olsam da hala hasta olabilirim çünkü dışarıda gezen eşim dışarıda ne var ise eve de taşıyor kendiyle birlikte. Belki de yanlış yaptım, kendimi korumak adına yanlış şeylerden izole ettim kendimi. Şu an evimin halini çok net görebiliyorum. Bu anlattığım şey gerçekten derinlerden geçen çok sessiz bir düşünce. Ve şimdi bu şekilde vücut buluyor. Evet, rahatsız olduğum durumlar var. Çünkü ben şu an ne annemle ne babamla fiziken görüşemiyorum çünkü çok yüksek potansiyelle taşıyıcı olabilirim. Kendimi evimde bile koruyamıyorum, hem izoleyim kısıtlıyım hem de sürekli riske maruz kalıyorum.
Bunu düşününce aklıma başka bir şey de geldi. Şu an kaç kadın, çocuk vs. evlerinde birilerinden taciz, şiddet veya bişi gören ve şu an bu süreçte buna daha çok maruz kalmak zorunda? Sosyal medyada mutlu ev halleri, şikayet edilen can sıkıntıları vs. bir sürü manzara görüyoruz, ama yansımayanlarda bazı evlerde neler yaşanıyor, neler gözümüze daha çok giriyor ve batıyor..
Kimileri için belki hoş bir inziva, kimi içinse belki hapis. Her ev başka bir hal…
Bense evde kalırken diğer herkes gibi topraklanamıyorum bile. Çünkü ev dediğim bu yeri bile kendi irademle dışarıdan koruyamıyorum. Güvenli ve sağlam olması gerekirken ben öyle hissedemiyorum. Çünkü kendim yine ve yine hep başkalarının iradesine kalıyorum. İşte ben de herkes gibi bir şey deneyimliyorum ve yaşadıklarımız her ne ise bize büyüyerek görünüyorlar bu günlerde. Ben de görüyorum ki ne kadar evsiz ve kimliksiz geziniyorum. 5. Evi balık olan biri olarak bu kadar dağılan bir benlik çok da tesadüf değil aslında :) Acaba bütün yükselen akreplerin kaderi mi böyle?
Merkez. Kendi değerine, düşüncelerine, fikirlerine, savunduklarına sahip çık Hande. Başkasına bırakma, bırakınca da kızma. Çünkü bunu da yapan sensin. Neye izin verirsen onu yaşarsın. Ve herkes senin gördüklerini, anladıklarını idrak edemeyebilir, ne bekliyorsun ki.
Evet, Satürn 4. Evime giriyor, ve güvence sınırlarım, köklerim, evim diyeceğim merkezimin sınırları artık netleşiyor. Kalem kimin elinde ise o çizecek. Silgiyi de al eline. Sınırsız olmak istiyorsan çizmemek çözüm değil. Sen bi çiz önce. Sonra sen sil yeniden çiz.
Karışık bir gün ve gökyüzü..Bakalım nereye gidiyorum, gidiyoruz...