top of page
Ara

Sisli bir muhabbet

  • Yazarın fotoğrafı: Hande G
    Hande G
  • 7 Şub 2021
  • 6 dakikada okunur

Bazı şeylere dokunamazsın. Bazen temas etmek demek dokunmak değil, içinde olmak demektir. Ve nasıl ki bir şeye dokunarak temas ettiğinde o şeyin o kadar kaybolmadığını, net ve emin olduğunu bildiğini düşünürsün, bir şeye temas etmek için içinde olduğunda da o şeyin o kadar kaybolduğunu net ve emin olmadığını düşünürsün. Öyle düşünürsün, çünkü bir şeyin içinde olduğunda aslında o şeyin bir parçası, onun doğasının bir parçası, ondan bir parça olursun. Ve sen kendini biliyorum derken, birden bilemez olursun. Ya kendine çok baktığından ve yeni seni tamamlayanı kaçırdığından ya da içinde olduğun şeyin belirsizliğini bilip de yine de tamamını görememekten, dokunamamaktan. Kendini bilemezsin, çünkü kendim dediğin şeyin tanımı değişmiştir. Temas ettiğin şey içinde olduğun şey olduğunda onunla birlikte sen de kendi kendinin farkındalığını görememeye başlarsın. Eğer dışında olsaydı ve sen ona dokunabiliyor olsaydın hala kendini bildiğini ve dokunduğun şeyi bildiğine emin olacaktın kendince. Ne zaman ki içinde oldun, işte o zaman başka bir şeyin kendisi oldun, başka bir şeyin kendisinin bir parçası oldun ve o yeni kendinden o kendine nasıl bakabilirsin, hem onun bir parçası olarak ve de hem de eski halindeki kendinden dışına sandığın yeni kendi içine… Her şeyin yabancılaştığı bir andır bu işte.. Ne eski sen varsındır eskisi gibi ne yeni sen bellidir. İçinde olduğun şey gibi olmuşsundur o anda.. Varsın ama yoksun.. İçindesin ama dokunamıyorsun.. İçindesin ama dokunamayacak kadar da uzak.. İçindesin ama dokunamıyorsun. Ne dışına ne yeni içine.. Kendine dokunamamanın hissiyatı…Kendini bilememenin hali.. Bu kadar olmadığını, olduğundan fazlası olduğunu bilirken, ne olduğunu bilemezsin, ve bildiğin tek şey olduğundan daha fazla bir kendinin içindesindir, onun parçasısındır. Ve kendine dokunamazsın, kendine temasın sadece içinde olmaktan ibarettir. Çünkü dokunabiliyor olsaydın senden gerisi aslında dışında kalırdı. Oysa içindesindir ve sınırın yoktur artık, varsa da içinde olduğunun senden uzaklarda en dışında bir yerde bir sınırıdır ve sen kendi içinin sınırsızlığında kendine dokunamamanın, kendi sınırlarına dokunamamanın yabancılığını yaşarsın başlarda. Ve sonra o halleri unutmaya başlarsın. Kendine dokunmayı, içinde olduğuna dokunmayı öyle bir unutursun ki, kendini öyle bir unutursun ki, dokunmayı unutursun… Dokunmayı unuttuğunda belki gözün artık sınırları aramaz olur. Geriye sadece ne kadar sınırsız olduğun kalır. Belki de acı bu şekilde biter… Dediğim şey şu ki, başlarda kendini arayıp kendine dokunmak için acı çekerken, kendim dediklerinin sınırsızlığıyla karşılaşırsın ve kendi sonsuz içinde kendinle muhatap olacak bir duvar olmadığını anladığında kendi kendine bakmanın imkansızlığıyla yüzleşirsin. Belki de yüzleşebileceğin geriye bir tek bu kalmış olabilir… Kim bilir bu yüzleşme çektiğin özlem ve acıları sonsuz kere arttırabilir de. Çünkü bu kendine dokunma şansına son vedandır..

Belki de bundan ötesi olamaz. Çünkü çarpışman bittiği ve geriye sadece kederin kaldığı için, gün gelir yavaşlar ve durursun, bir gün çarpmayı bile unutursun.. Hiç bir şeye çarpamaz hale gelirsin, ve sadece dağılırsın… Ama yine de varsındır. Aynı bir sis gibi. Varlığınla bir sis gibi her şeyi kaplarsın, birilerine çok yaklaşsan da en dibine kadar sokulduğunda incelirsin ve görünmezsin, o ise seni ancak uzakta bir yerlerde görebilir ve varlığından haberdar olabilir. Belki senin içinde nefes aldığını bilir ya da bilmez. Sen de onu bilmezsin, sen de kendini bilmezsin, sis gibi dağılmışsındır sadece. Kendini aramayan bir sis, bir şeylere dokunmaya çabalamayan bir sis.. Ve olduğu yerde herkesi içine alan, içine dahil eden, ve kendini kaybettiren, kendinden geçirten…İçinden geçen herkesin kendinden geçmesi gibi...


Sevgili sis bana beni unutturmaya mı geldin? Kendime gelmeye çalışırken kendime gelmek kendimden geçmek demek mi diyorsun?


Sonra aklımdan şöyle bir konuşma geçiverdi:


Biraz sisli bir muhabbet


Oyuncular:


Sis,

pozu yapan 1. kız,

fotoğrafa bakan 2. kız,

bunu yazan 3. Kız

ve sürpriz konuk 4.kız


1.kız: Merhaba Sis. Bugün de çok güzelsin. Sırf seni görmek için deniz kenarına indim. Manzaran bir harika duruyor.


Sis: Beni tanımlamanı seviyorum, çünkü ben kendimin dışardan nasıl göründüğünü bilmiyorum. Tek bildiğim, nerede olduğumu bilmediğim ve o kadar dağınığım ki ne olduğumu bile tanımlayamıyorum. Ben neyim, neredeyim, nasıl görünüyorum hakkımda hiçbir fikrim yok.


1.kız: Ne enteresan değil mi? Aslında mükemmel bir manzarasın, ama sen kendinin içinde olduğun için kendinin o halinden bi habersin.


Sis: Sen ise çok netsin. O kadar belirgin ve bellisin ki.. Bir şeklin var, bir rengin var. Bir fikrin var ve benim hakkımda bile o yüzden netsin.. Ve söyleyecek net cümlelerin var. İyi ki varsın. Ben de sayende kendime biraz renk katmış oldum…


1.kız: Bir rengin mi var? Bunu anlamam için sana biraz uzaktan bakmam gerek. Aaaa şimdi fark ettim de, ben aslında senin içindeyim, ama içinde iken seni göremiyorum da. Görebildiğim o Sen’e yaklaşmak istedikçe görebildiğim görüntün uzaklaşıyor, ve yanımda değil gibisin de. Ama manzaran hep karşımda bu yüzden seni bilebiliyorum..


Sis: İçimde misin? Ben ise sen benden ayrısın sanıyordum.. Bu nasıl olabilir? Kendi belirsizliğim ve renksizliğim içinde nasıl senin gibi böyle bir netlik, bir renklilik, bir şekil belirebilir?


1.kız: Ne enteresan değil mi? Ben senin içinde iken seni fark edemiyorum. Benden ayrıymışsın gibi zannedip de öyle görüyorum. Sen de, beni görebildiğin için herhalde, ben senin içindeyken “içinde olduğumu” zannetmiyorsun ve senden ayrı gibi görüyorsun.. Belki de tüm bu ayrılıklar birbirimizi görmemizi sağlayan…


Sis: Sence biz gerçekten birlikte miyiz? Yoksa aslında ayrı mıyız?


1.kız: Bir fikrim var. Hadi beraber fotoğraf çekilelim mi? Birbirimizi görüşlerimizi, birbirimizin manzaralarını bir kareye sığdıralım mı? Bakalım ayrı manzaralarımız birlikte nasıl bir manzara yaratıyor bir arada olduğumuzda..


Sis: Çok iyi fikir..


2. Kız: Eveet gülümseyiiinn , poz verin çekiyoruuummm :) çektim fotonuzu ve şimdi size bakıyorum.. Hem sis çok güzel, hem de 1.kız sen güzelsin. İkinizi de net görebiliyorum. Sanki sen artık sisin bir parçası, sis de senin bir parçan olmuş, birlikte bir tek parça olmuş gibisiniz bu tek karede benim gözümde.


Sis: Peki ben de görebilir miyim bunu?


1.kız: Peki ben de görebilir miyim bunu?


2.kız: Bir saniye 3. Kıza sormam gerek. Yazan o, bakalım gösterebilir miymiş?


3.kız: Buyrun beni sormuşsunuz?


Sis ve 1.kız: ya evet, bir ricamız vardı. Biz kendimizi kendi kendimize göremiyorduk, sonra meğer berabermişiz de, haberimiz yokmuş 2. Kız bahsetti, hemen bir şipşak çekti birlikte olan fotoğrafımızı, o bizi gördüğü için çekti ama biz hala şimdi de hala kendimizi göremiyoruz, yani ne kendimizi ne birlikte olan halimizdeki kendimizi de göremiyoruz.. Şu fotoyu bize göstersen ya da anlatsan diyorduk…


2.kız: Evet, evet. Ben çektim, gördüm onları, ama gördüğümü Sis’e nasıl gösterebilirim bilemedim. Gerçi 1. Kız biliyor olmalı çünkü o zaten benim :) Ben biliyorsam o da biliyordur artık…


3. kız: Bilmem mi :) Tabiki de 1. Kız aslında sen, yani 2. Kız. Öyle, çünkü sevgili 2. Kız sen de bensin. Şimdi şöyle bir durum var. Aslında sis de 1. Kız.


Sis: Hadi canımm..Benim hiçbir şeyden haberim yok. 1.kız beni görmese onu bile görmeyecektim o kadar kendi kendime takılıyordum aslında…


3.kız: 1.kız bunu o zamanlar bilmiyordu. Aaa Sis varmış, gidip bir göreyim dedi. Baktı ki yaklaştıkça kayboluyor Sis. Evet var, orda ama içinde olsa da dışarda gibi duruyor. Ve o zaman aslında içinde olduğunu fark etti. İçinde olduğunu fark etti ama Sis’in onun kendisi olduğunu fark etmedi orda. Sonra 2. Kız bu ikisine dışardan baktığı için fotoğraflarını çekti. O zaman 2. Kız Sis ve 1. Kız’ı aynı karenin bir parçası olarak gördüğünde onların aslında Sis’in 1. Kız ile bir bütün olduğunu fark etti. Ve böylece de 2. Kız bilince ardından 1. Kız da fark etti.


Sis: Söyledikleriniz benim için çok da bir şey ifade etmiyor aslında. Sadece bu kadar kalabalık olduğunuzu bilmiyordum, ona biraz şaşkınım. Merak ettim şimdi, eee?


3.kız: Çok normal sevgili Sis. Merak etme hepimizin kafası karışık. Hiç birimiz kendimizi kendimizden göremiyoruz. Sandığımız halimizin farkındalığından diğer halimize bakıp parçaları birleştiriyoruz. Bulmaca çözer gibiyiz..

Ve sen sevgili Sis, belki de asıl formumuza en yakın olansın. Senin kafan karışık mı bilmiyorum, yani ne olduğunu bilememenin huzursuzluğu var mı içinde bilemem. Ama emin olduğum şey şu ki, bizim işimiz daha zor. Çünkü biz de kendimizi kendimizden göremesek de, bir görüntümüz olduğunu bir formumuz olduğunu bildiğimizden o netlikte kalmak için elimizden geleni yapıyoruz. Ve kendimiz sandıklarımıza tutunmak için kendi duvarlarımıza tutunuyoruz, ve o yüzden de dışımız var, bir kabuğumuz var ve temas ettiğimiz dokunduğumuz birileri var hep. Ve onlara dokunabildikçe kendi kabuğumuzu hatırlıyor ve kendi sandığımıza tutunabiliyor ve kendimiz olabiliyoruz kendimizce. Ve bu halimizi bırakmak o kadar zor ki… Çünkü dağılmamız demek kendimizi kaybetmemiz anlamına gelirdi bizce. Ve sen özgürce dağılabilirken, her yerde kendin gibi olup hiçbir şey sana dokunamazken, bizler özgürce dağılamıyoruz. Sen aslında kendimiz olmanın en sınırsız halisin…Bizler egolarımızla duvarlarımızla temas ederek var olma savaşında iken, sen hiçbir şeye dokunmadan ve görünmeden sadece mevcudiyetinle her yerdesin, varsın…Ve bu kadar ben varım derken senin varlığına dokunamamak sana temas edememek seni mi yok eder yoksa ben dediğim ben’i mi? Yoksa temas dediğimiz şey dokunmaktan öte bir şey mi? Belki de dip dibe yan yana olmak değil ama iç içe olmak gibi…O yüzden ben senin içinde olduğum kadar sen de benim içimdesin, benim en derimlerimdeki göremediğim varlığımın formundasın… Ve şimdi bunu 3. Kız olarak ben biliyorsam sana o anda bakan ve pozu veren 1. Kız da artık biliyor, ve senle temasa geçtiği için artık sen de biliyorsun..

Şimdi soralım bakalım sürpriz konuğumuz 4. Kız bunun üstüne ne diyecek bu fotoğrafa…?


4.kız: Valla benim ilk gördüğüm şey, kafan kadar kocaman ayakkabın var, çok güldüm :)))) Tamam şaka şaka, o da güzel.

Bunca şeyin üstüne diyebileceğim çok da bir şey yok: Ne mutlu ki içimdesin, ne mutlu ki içindeyim….Ve ne içerdekinin ne dışardakinin bir sınırı yok…



(Bu yazıyı birkaç kere okuyarak düzeltmeden öylece içimden geldiği gibi yazıp bırakacağım.. Belki yanılgılarımla, farkındalıksızlıklarımla, ya da farkındalıklarımla ve doğrularımla.. Bugün de bu kadarım…)




 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Uyan

İyileşmek için önce iyileşmeyi istemek gerek. İstemek demek, hasta olduğunu ya da bir sorun olduğunu kabul etmek demek. Bende sorun yok...

 
 
 
Hayat

Biraz Hakimsen, hakim olmayan birileri dilinin ucundan sonucunda bir açıklama beklerler. Seçim yapmanı isterler. Çünkü gerçeği, doğruyu...

 
 
 
An’ında Gelenler 4

Başkalarının doğrusuna uyarsan eğri ile eğri kalırsın ama sen de o da doğru zannedersin. Sen kendin dışardan koşullanmadan şartsız...

 
 
 

Comments


© 2023 by The Artifact. Proudly created with Wix.com

bottom of page